17 Kasım 2013 Pazar

Yazı 4: Atatürk'ü Neden Sevmeliyiz?


Sizlere Türkiye'de yapılan büyük bir yanlışlıktan bahsetmek istiyorum. 
"Atatürk'ü sevmiyorum" deme yanlışlığı...

Bir kere Türkiye Cumhuriyetinde yaşıyorsan Atatürk'ü sevmek zorundasın diye klişeleşmiş bir cümleyle yaklaşmak istemiyorum. Olaya tarihsel açıdan bakalım...


Yıl 1919 Çanakkale Savaşı... İnançlı ve güçlü, fakat harap olmuş bir ordu ANZAK, İngiliz ve Britanya kuvvetleri, sömürgeleri, Fransız ordularından oluşan bir orduyu püskürttü. Bu seferberlik esnasında 16 yaşına kadar her erkek askere alındı. Çeşitli imkansızlıklarda savaştılar.

Sonra ne oldu? Ordularımız yenmelerine rağmen yenilmiş gibi geri çekildi. Ve gayrimüslimler ellerini kollarını sallayarak topraklarımıza girdi. Bir de antlaşmalar uygulayarak bağımsızlığımızı elimizden aldı. Gayrimüslim devletlerin bayrakları İstanbul'un her yerinde dalgalandı (Galatasaray Lisesi Hariç)...

Bu imkanlarda dahi bir kurtuluş yolu bulundu ve Atatürk Samsundan Anadolu'ya girerek Türk Ordusunu yeniden birleştirdi. Bölgesel direnişçileri tek bir çatıda topladı. Düzenli ve güçlü bir Türk ordusu kurdu. Gayrimüslim medeniyetlerle savaştı, Saraydan bir kıpırdanma görmedikleri için halkın karar verdiği bir meclis açtı. Hepsi Atatürk'ün önderliğiyle kuruldu. 

Olmasaydı da olurduk diyorlar ya... İşte o olmasaydı, olanlar padişahın sözünden çıkmadığından hiç bir şey yapamazlardı. İmparatorluğun devam edeceği hayaliyle yaşıyorsunuz şuan. Ama devrin olanaklarından ve sarayın işgal altında olmasından dolayı kimse sesini çıkaramazdı. 

Biz dini vecibelerimizi özgürce yerine getirebiliyorsak bu Cumhuriyete emek veren, vatanımızı gayrimüslimlerden kurtaran Atatürk'e ve Türk Milletine borçluyuz. 

Atatürk kim ne derse desin, kim buna karşı çıkmaya çalışırsa çalışsın gayrimüslimlerle yapılan savaşlara liderlik etmiş ve topraklarımızdan bu orduları def etmiştir. 

Tıpkı Selahaddin Eyyubi'nin haçlı seferlerinde, Alparslan'ın Malazgirt'te, 2. Kılıçarslan'ın Miryekefalon'da gayrimüslümlerle yaptığı savaş sonunda saygı ve sevgi ile gerektiği gibi, Devlet Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk'ün de saygı ve sevgi ile anılması gerekir. 

Aksi takdirde hem ecdadımıza , hem de bir Müslüman olarak bizim gayimüslimlerden kurtuluşumuzda bize liderlik eden kişiye saygısızlık etmiş oluruz. 

İşte bu yüzdendir ki Atatürk'ü sevmeme sadakate aykırı ve hıyanet dolu bir yaklaşımdır. Atatürk'ü sevmemenin doğal bir tarafı yoktur. Her Müslüman ve bu devletin her bireyi liderini sevmek zorundadır. Aynı zamanda gerçek anlamda milliyetçi (milliyetçinin gerçek anlamını bilenlere), aynı zamanda ümmetçi olmanın gereğidir. Nitekim Atatürk'ün bu başarısı bir çok Müslüman ülkelere ışık tutmuş, onların da münafıkları topraklarından def etmesine ön ayak olmuştur... 

Uzun lafın kısası... Liderlerinizi sevin, sayın... Bu vatana yararlı bir birey olmanın gereği olmakla beraber, Müslümanlığın da bir gereğidir. Rabbim bu ülkeyi her türlü kötülükten, bölünmekten, gayrimüslimlerin gazabından korusun. Devletimiz daim olsun...

Saygı ve Sevgilerimle...
Eşofmanlı Bilge...





Bizim dinimiz, akla en uygun ve en doğal bir dindir. Ve ancak bu nedenledir ki son din olmuştur. Bir dinin doğal olması için akla, tekniğe, bilime ve mantığa uyması gereklidir. Bizim dinimiz bunlara tamamen uygundur. Müslümanların toplumsal yaşamında, hiç kimsenin özel bir sınıf halinde varlığını korumaya hakkı yoktur. Kendilerinde böyle bir hak görenler, dinî emirlere uygun harekette bulunmuş olmazlar. Bizde ruhbanlık yoktur, hepimiz eşitiz ve dinimizin kurallarını eşit olarak öğrenmek zorundayız. Her birey dinini, din duygusunu, imanını öğrenmek için bir yere muhtaçtır; orası da Okuldur. 1923 (Atatürk’ün S.D. 11, s. 90)





Bizim dinimiz, milletimize değersiz, miskin ve aşağı olmayı öğütlemez. Aksine Allah da, Peygamber de insanların ve milletlerin değer ve şerefini korumalarını emrediyor. 1923 (Atatürk’ün S.D.1I, s. 92)

Büyük dinimiz, çalışmayanın insanlıkla ilgisi olmadığını bildiriyor. Bazı kimseler zamanın yeniliklerine uymayı kâfir olmak sanıyorlar. Asıl küfür, onların bu zannıdır. Bu yanlış yorumu yapanların amacı, İslamların kâfirlere esir olmasını istemek değil de nedir? Her sarıklıyı hoca sanmayın, hoca olmak sarıkla değil, beyinledir. 1923 (Atatürk’ün S.D.II, s. 128)

Sözlerin Kaynakçası: http://www.ataturkdevrimleri.com/yazi-841-ataturk-un-islam-dini-ile-ilgili-sozleri.html


6 Kasım 2013 Çarşamba

Yorumsuz...


Ne hızlı bir şeymiş şu hüzün. Kilometreleri çabucak aşıyor... Mutluluk yolda kalıyor yanında... Her şeyde hüzün yeniyor. Kilometrelerce uzakta, ulaşamadığın bir insanın bir hüzün kelimesi sana hemen ulaşıyor. Işık hızındaki bir ok gibi kalbine saplanıyor. 

Kalbin acıdan kahrolurken kanına karışıyor. Bu ok sevdiğin birinden gelince daha da derine giriyor. Daha da erken zehirliyor. Daha sen farkına varmadan seni zehirliyor. Geceleri uyuyamıyorsun. Yastığına damlıyor göz yaşlarından. Islatıyor... Beynini ele geçiriyor. Seni zehirleyeni rüyanda görüyorsun. Felçli bir adam gibi çaresiz kalıyorsun. 

Tek yaptığın şey merhamet dilemek ama... Oku atan dinlemiyor. Tek panzehir oku atan vurdumduymaz okçuda... Ama o da arada kilometreler olduğunu söylüyor. Bahanesi hazır... Kinini bu şekilde örtüyor. 

Peki vurulanın suçu ne? Kendisi de bilmiyor. Tek suçu uzak olmak mı? Mesafeler mi? Uzaksa o ne yapsın? Keşke uzakları yakın edebilse...

Bugün bu kadar kısa bir yazı yazıyorum... Kusura bakmayın...


Sevgilerimle...
Eşofmanlı Bilge...
(Ne derseniz deyin...)

(LİSTEM BU SEFER BİTEN LEYLA İLE MECNUN AŞKI İÇİN HAZIRLANDI.... LEYLA İNŞALLAH DİNLER...)