22 Şubat 2014 Cumartesi

YAZI .7: ÇARPIK KİŞİLEŞME



Lüks içinde yaşıyoruz. 
Arabalar, evler, AVM'ler...
Hep daha fazlası için çalışıyoruz, yırtınıyoruz fazlası için.

Cafeler, Barlar, Restoranlar...
Hep daha iyi yerlerde yemek için herşey... 

Paylaşıyoruz ne yedik ne içtik...
Foursquare, Facebook, Twitter...


10 yıl önce görgüsüzlük olarak adlandırdığımız şeyleri paylaşıyoruz internette... Gösteriş yapanları ayıplamazmıydık biz çocukluğumuzda? Annemiz ayıplamaz mıydı bizi? Yeni bir çanta, ayakkabı alan ailesinin durumu iyi olan bir çocuk okula gelip hava attığında görgüsüz vs. demez miydik? 

Bilmiyorum siz der miydiniz ama ben derdim.
O günlerden bu günlere neler değişti. 
Artık herkes bir şekilde istedikleri şeylere kavuşmaya başladı.

Herkesin gelir düzeyi arttı. Herkesin elinde telefonlar var. Ve sosyal medyayı herkes kullanıyor... Teknoloji gelişti... Adım başı AVM var. Hepsi farklı mimaride rahat rahat alışveriş yapabilmeniz için sizlere sunuldu. 

(Ya da daha rahat tüketip gösteriş yapabilesiniz diye?!?)

Bu yenilikler bizim için ne kadar iyi oldu bir gözden geçirelim... 

Önceden dediğim gibi... Artık ellerimizde akıllı telefonlar istediğimiz şeyi rahat rahat araştırıyoruz, arkadaşlarımızla rahatça mesajlaşıyor; resim, müzik ve videolarımızı rahatça gönderebiliyoruz. Oyunlar oynuyoruz... 

Her geçen gün sosyalliğimiz bu telefona bağlanıyor. Yalnız kalıyoruz. Mutsuzuz. 
Güzel arabalara biniyor, güzel evlerde oturuyoruz.
Peki neden mutlu değiliz?
Sürekli bir arayış içindeyiz...

Kendimizi mutlu edebilmek için alışverişe çıkıyoruz. Telefonumuzu değiştiriyoruz mesela...
-Aaa bunda ne güzel özellikler var ya süper... 
Küçük bir tebessüm... Ve yine aynı şeyler...
Sonra karanlık bir mutsuzluk...

Arkadaşınızla cafedesiniz. Onunla sürekli faceten mesajlaşıyorsunuz. 
Cafeye gelince söyleyecek söz bulamıyorsunuz bazen. Uzun süre sessizlik oluyor. Hatta bazen telefonlara sarılıyoruz. Karşıdaki de otomatikman telefona sarılıyor... 
Sonra yine mutsuzluk ve suskunluk...

Milyonların yaşadığı büyükşehirlerdeyiz...
 Arabamızla mimarisiyle göz kamaştıran mimariye sahip bir AVM'den çıkıyoruz. 
Ucu yokmuşcasına bir trafik... Aklımızı başımızdan alıyor. Çileden çıkıyoruz. Sonra bir adam yanlış bir hareket yapıyor. Gözümüz dönüyor. Bilincimiz kayboluyor. Adamı orada dövüyoruz.

Ne kadar medeniyiz değil mi?
Bir adamı trafikte ufak bir hata yaptığı için öldürüyoruz. 
Bu insan facebook profilinde gayet sakin ve mutlu gösteriyor.
Bir önceki gün cafede resimleri... Mutlu hissediyor yazıyor durumuda... 

Bu kadar mutlu adam nasıl bir anda köpürüyor söyleyin. Ben cevap vereyim. O adam mutlu değil! Biz de mutlu değiliz. Gittiğimiz cafeleri, restoranları, aldığımız birşeyi paylaşarak, Foursquare dediğimiz şeyde yer bildirimi yaparak aslında mutlu olmuyoruz. Sadece yeni saplantılar kazanmış kişiliği bozuk insanlara dönüşüyoruz. Ve sonunda bu bozukluk en ufak tartışmada alevleniyor ve ölümle sonuçlanıyor.

Ben dahil hepimizde bu problem var. İnanın çözümü de var. Ama bunu kabullenirseniz. Kimse bunu kabullenmez. Çabucak parlar. Ama saplantılıyız bu bir gerçek. Belki de bu gerçekle yüzleşmek ağrımıza giden şey...

Sizden ricam yaşadığımız yere bakın lütfen. bizi nerelere sıkıştırdıklarına bakın. Bizi küçücük binalara, küçücük şehirlere tıkıyorlar. Milyonlarca insanı... Yeşilden mahrum kaldık. Piknik, doğa gezisi diye birşey kalmadı. Oturulacak park, yeşil alan yok. Kaldırımlarımızı arabalar almış.

Facebook'ta sükunetle, aşkla vb. şeylerle ilgili özlü sözler paylaşan bizler. Gerçek hayatta ne kadar acımasız olduk. Kibarlığımızı yitirdik. Hepimizi kibir kapladı. Dostlarımızı, akrabalarımızı aramaz olduk. Onları hor görmeye başladık. En ufak hatada sildik. Bir insanı kaybetmemek için çaba sarfetmedik. 
Her insanı kovunca yalnız kaldık. Yine o küçük aletlerde, insanlık duygularımızı küçülten geniş dünyalarda avuttuk kendimizi.

Güzel arabalar, güzel evler ve teknolojiler sahibiyiz. Lütfen öyle kalalım. Onların verdiği karaktere bürünmek yerine, kendi kişiliğimizi, değerlerimizi kaybetmeden, kendi değerlerimizin doğrultusunda kullanmaya çalışalım. 

Amacım sosyal mesaj vermek değil. Bu sadece bir öz eleştiridir. Yerinde bir öz eleştiri... 
 Gösteriş budalası çarpık kişiliğimizden kurtulmak için çaba gösterip göstermemek bizim elimizde...

Geçmişte bu teknolojiye sahip olmadan önceki kişiliğinizi hatrınıza getirirseniz eğer şuandaki sizin siz olmadığını görürsünüz... 

Daha mutlu, bağımsız bir yaşam ve 
bunlar için erdemli bir karaktere sahip olmak dileğiyle...

Eşofmanlı Bilge...

Playlist Parçası: 

Gustavo Dudamel: Dvorak, Symphony no. 9, 4. Allegro con fuoco

Yeni Dünya Senfonisi